|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
hem de |
moreover zf.
|
|
Moreover, we should try to achieve this balance in the developed and the developing countries alike.
Üstelik bu dengeyi hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde sağlamaya çalışmalıyız.
More Sentences
|
2 |
Genel |
hem de |
and also zf.
|
|
That would be a great help to us and also to the Baltic States.
Bu hem bize hem de Baltık ülkelerine büyük bir yardım olacaktır.
More Sentences
|
3 |
Genel |
hem de |
also zf.
|
|
I believe that targeted vaccination will enable us to limit the damage, in material but also in cultural terms.
Hedefe yönelik aşılamanın hem maddi hem de kültürel anlamda zararı sınırlamamızı sağlayacağına inanıyorum.
More Sentences
|
4 |
Genel |
hem avrupalı hem de siyahi kökenden gelen kimse veya bu kimselerin konuştuğu dil |
creole i.
|
|
5 |
Genel |
hem karada hem de denizde yaşayan canlı |
amphibian i.
|
|
6 |
Genel |
hem karada hem de suda işleyebilen taşıtlar |
amphibian i.
|
|
7 |
Genel |
hem geçişli hem de geçişsiz olabilen eylemler |
ergative verbs i.
|
|
8 |
Genel |
hem et hem de balıktan oluşan öğün |
surf 'n' turf i.
|
|
9 |
Genel |
hem et hem de balıktan oluşan öğün |
surf and turf i.
|
|
10 |
Genel |
kelimenin hem başına hem de sonuna getirilen ek |
circumfix i.
|
|
11 |
Genel |
aynı anda hem özne hem de nesne konumunda olma durumu |
assujetissement i.
|
|
12 |
Genel |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
ride-sharing i.
|
|
13 |
Genel |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
covoiturage i.
|
|
14 |
Genel |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
rideshare i.
|
|
15 |
Genel |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
carpooling i.
|
|
16 |
Genel |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
car-sharing i.
|
|
17 |
Genel |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
lift-sharing i.
|
|
18 |
Genel |
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması |
carpool i.
|
|
19 |
Genel |
hem içe kapanık hem de dışa dönük kişi |
ambivert i.
|
|
|
20 |
Genel |
hem erkeklerin hem de kadınların kullandığı parfüm |
unisex fragrance i.
|
|
21 |
Genel |
aynı ismin hem cins hem de tür adı olarak kullanılması |
tautonym i.
|
|
22 |
Genel |
hem komik hem de trajik unsurları taşıyan olay veya durum |
tragicomedy i.
|
|
23 |
Genel |
hem sağ hem de sol el için ayarlanabilir testeresi olan kereste makinesi |
twin band mill i.
|
|
24 |
Genel |
aynı anda hem iyi bir eş olan hem de profesyonel bir kariyere sahip olabilen bir kadın |
wonder woman i.
|
|
25 |
Genel |
saksonya kralının himayesi ile 1715 civarında dresden yakınlarındaki meissen'de üretilmeye başlanan, hem süs hem de sofra takımı olarak kullanılan sert hamurlu bir porselen |
meissen i.
|
|
26 |
Genel |
saksonya kralının himayesi ile 1715 civarında dresden yakınlarındaki meissen'de üretilmeye başlanan, hem süs hem de sofra takımı olarak kullanılan sert hamurlu bir porselen |
meissen china i.
|
|
27 |
Genel |
saksonya kralının himayesi ile 1715 civarında dresden yakınlarındaki meissen'de üretilmeye başlanan, hem süs hem de sofra takımı olarak kullanılan sert hamurlu bir porselen |
meissen ware i.
|
|
28 |
Genel |
her bir parçasının hem bir araç hem de amaç olduğu bir varlık |
organism i.
|
|
29 |
Genel |
hem trajik hem de komik yönleri ortaya koyan |
tragicomic s.
|
|
30 |
Genel |
hem trajik hem de komik yönleri ortaya koyan |
tragicomical s.
|
|
31 |
Genel |
hem trajik hem de komik yönleri ortaya koyan |
tragi-comic s.
|
|
32 |
Genel |
hem malaylar'a hem de endonezyalılar'a ait |
malayo-indonesian s.
|
|
33 |
Genel |
hem malaylar'a hem de endonezyalılar'a dair |
malayo-indonesian s.
|
|
34 |
Genel |
hem malaylar'a hem de endonezyalılar'a özgü |
malayo-indonesian s.
|
|
35 |
Genel |
abd'nin hem doğu hem de batı kıyılarına ait |
bicoastal s.
|
|
36 |
Genel |
abd'nin hem doğu hem de batı kıyılarına dair |
bicoastal s.
|
|
37 |
Genel |
abd'nin hem doğu hem de batı kıyılarını içeren |
bicoastal s.
|
|
38 |
Genel |
esas boyutun hem üstünde hem de altında varyasyona izin veren bir tolerans spesifikasyonuna ait veya ilgili |
bilateral s.
|
|
39 |
Genel |
hem de nasıl |
wicked s.
|
|
|
40 |
Genel |
hem erkek hem de dişi üreme organları bulunan (bitki veya hayvan) |
hermaphroditic s.
|
|
41 |
Genel |
hem kuzey hem de güney dakota'ya ait |
dakota s.
|
|
42 |
Genel |
hem kuzey hem de güney dakota ile ilgili |
dakota s.
|
|
43 |
Genel |
aynı anda hem dört kenarlı düşey bir prizmanın kenarlarına hem de yatay bir prizmaya paralel olan dilinimleri bulunan |
diprismatic s.
|
|
44 |
Genel |
hem paralel olmayan hem de kesişmeyen |
offset s.
|
|
45 |
Genel |
hem de |
and besides zf.
|
|
46 |
Genel |
hem de |
and what is worse zf.
|
|
47 |
Genel |
hem de |
besides zf.
|
|
48 |
Genel |
hem de |
and what's more zf.
|
|
49 |
Genel |
hem de |
boot zf.
|
|
50 |
Genel |
hem de |
and what is more zf.
|
|
51 |
Genel |
hem de |
nay zf.
|
|
52 |
Genel |
hem de |
not to say zf.
|
|
53 |
Genel |
hem de |
overmore [obsolete] zf.
|
|
54 |
Genel |
hem hem de |
both and bağ.
|
|
55 |
Genel |
hem... hem de |
both... and bağ.
|
|
56 |
Genel |
hem ... hem de |
as well as bağ.
|
|
57 |
Genel |
hem de |
as well as bağ.
|
|
58 |
Genel |
hem... hem de... |
and bağ.
|
|
59 |
Genel |
hem de nasıl! |
rather! ünl.
|
|
60 |
Genel |
hem ... hem de ... |
both ... and ... expr.
|
|
Phrases |
|
61 |
İfadeler |
hem ondan hem de şundan |
a little from column a, a little from column b expr.
|
|
62 |
İfadeler |
hem de her açıdan |
only in every way expr.
|
|
Proverb |
|
63 |
Atasözü |
hem tanrının hem de paranın emrinde olunamaz |
you cannot serve god and mammon
|
|
64 |
Atasözü |
hem tanrının hem de paranın emrinde olunamaz |
you can't serve (both) god and mammon
|
|
Colloquial |
|
65 |
Konuşma Dili |
hem ev işlerini yürüten hem de tam zamanlı işi olan anne |
supermom [us] i.
|
|
66 |
Konuşma Dili |
hem hem de (her ikisi de) |
cum s.
|
|
67 |
Konuşma Dili |
hem ... hem de |
slash bağ.
|
|
68 |
Konuşma Dili |
hem bak/hem de/hadi ama (bir şey de) var |
can't be bad expr.
|
|
69 |
Konuşma Dili |
hem ... hem de |
all in one expr.
|
|
70 |
Konuşma Dili |
hem de büyük farkla |
and it's not even close expr.
|
|
71 |
Konuşma Dili |
hem de açık ara |
and it's not even close expr.
|
|
72 |
Konuşma Dili |
hem de hiç |
not one little bit expr.
|
|
73 |
Konuşma Dili |
hem de çok iyi/yakından (bilmek/tanımak) |
only too well expr.
|
|
Idioms |
|
74 |
Deyim |
bir kişinin hem görünüşü hem de davranışları itibariyle siyahileri taklit etmesi |
blackfishing i.
|
|
75 |
Deyim |
hem zihinsel hem de fiziksel güç/kuvvet |
brains and brawn i.
|
|
76 |
Deyim |
hem beyin hem de beden kası |
brains and brawn i.
|
|
77 |
Deyim |
hem yararlı hem de zararlı durum |
a double-edged sword i.
|
|
78 |
Deyim |
hem yararlı hem de zararlı durum |
double-edged sword i.
|
|
79 |
Deyim |
hem yararlı hem de zararlı durum |
two-edged sword i.
|
|
|
80 |
Deyim |
hem yargılayan hem ceza veren hem de cezayı uygulayan kimse |
judge, jury, and executioner i.
|
|
81 |
Deyim |
hem çalışıp çabalamayayım hem de çok para kazanayım demek |
want (one's) bread buttered on both sides f.
|
|
82 |
Deyim |
aynı cümle içinde hem (bir şeyi) hem de (onun zıddını) söylemek |
say something in the same breath f.
|
|
83 |
Deyim |
hem lehine hem de aleyhine olmak |
cut both ways f.
|
|
84 |
Deyim |
hem lehine hem de aleyhine olmak |
cut two ways f.
|
|
85 |
Deyim |
yıkıma uğramak (hem gerçek anlamıyla hem de mecazi anlamda) |
go under the wrecking ball f.
|
|
86 |
Deyim |
hem avantajı hem de dezavantajı olmak |
be a double-edged weapon f.
|
|
87 |
Deyim |
hem avantajı hem de dezavantajı olmak |
be a double-edged sword f.
|
|
88 |
Deyim |
hem hemcinsiyle hem de karşı cinsle cinsel ilişki yaşamak |
bat for both teams f.
|
|
89 |
Deyim |
hem hemcinslerine hem de karşı cinse ilgi duymak |
bat for both teams f.
|
|
90 |
Deyim |
hem çalışıp çabalamayayım hem de çok para kazanayım demek |
want your bread buttered on both sides f.
|
|
91 |
Deyim |
hem de |
to boot expr.
|
|
92 |
Deyim |
hem de nasıl! |
and how! expr.
|
|
93 |
Deyim |
hem de hiç |
not one whit [old-fashioned] expr.
|
|
94 |
Deyim |
hem de bir şey |
not to mention something expr.
|
|
Informal |
|
95 |
Gündelik |
hem de |
at that expr.
|
|
Speaking |
|
96 |
Konuşma |
hem de hiç |
ever zf.
|
|
97 |
Konuşma |
hem de o biçim |
and how expr.
|
|
98 |
Konuşma |
hem de nasıl! |
absolutely! expr.
|
|
99 |
Konuşma |
hem de ne biçim |
and how expr.
|
|
100 |
Konuşma |
hem de nasıl! |
I should say so! expr.
|
|
101 |
Konuşma |
hem de nasıl |
and how expr.
|
|
102 |
Konuşma |
hem de nasıl! |
and how! expr.
|
|
103 |
Konuşma |
hem de nasıl! |
you said it! expr.
|
|
104 |
Konuşma |
hem de nasıl |
big time expr.
|
|
105 |
Konuşma |
hem de nasıl! |
indeed! expr.
|
|
Trade/Economic |
|
106 |
Ticaret/Ekonomi |
bir malın veya hizmetin hem üretim araçlarının hem de dağıtımının bir kuruluş tarafından sahiplenilmesi |
vertical integration i.
|
|
107 |
Ticaret/Ekonomi |
bir broker’ın aynı menkul kıymetle ilgili emirleri tutarak hem alım hem de satım emirlerini aynı anda gerçekleştirdiği işlemler |
cross trades i.
|
|
108 |
Ticaret/Ekonomi |
hem toptancıya hem de perakendeciye satış yapan distribütör |
semi jobber i.
|
|
109 |
Ticaret/Ekonomi |
hem işçilerden hem de işverenlerden kesilerek aidatla kurulmuş emeklilik fonu |
contributory pension i.
|
|
110 |
Ticaret/Ekonomi |
menkul kıymetlerin hem satın alınmasında hem de satılmasında çok zarar etme |
whipsawing i.
|
|
111 |
Ticaret/Ekonomi |
sınır ötesi finansal kiralama işlemlerinde, ilgili ülke yasaları açısından, vergi amacıyla hem kiraya verenin hem de kiralayanın, kiralanan malın sahibi olarak kabul edilmesi durumu |
double dip lease i.
|
|
112 |
Ticaret/Ekonomi |
(ingiltere'de) hem işverenlerin hem de işçilerin ücretler, çalışma saatleri gibi sorunları çözdüğü kalıcı gönüllü kurullar sistemi |
whitleyism i.
|
|
113 |
Ticaret/Ekonomi |
hem tahvil hem de hisse senedi içeren menkul kıymet portföyü |
balanced fund i.
|
|
114 |
Ticaret/Ekonomi |
hem kitapçılarda hem de kitapçı olmayan perakende satış yerlerinde satılmak üzere tasarlanmış |
mass-market s.
|
|
115 |
Ticaret/Ekonomi |
hem fiziksel mağazası hem de internet üzerinden satışı olan (firma) |
clicks-and-mortar s.
|
|
116 |
Ticaret/Ekonomi |
hem fiziksel mağazası hem de internet üzerinden satışı olan (firma) |
click-and-mortar s.
|
|
Law |
|
117 |
Hukuk |
davacının hem haksız fiil hem de akitten doğan dava hakkına sahip olduğu durumlarda akitten doğan dava hakkını kullanması |
waiver of court i.
|
|
118 |
Hukuk |
hem menkul ve hem de gayrimenkul niteliğinde olan eşya |
mixed property i.
|
|
119 |
Hukuk |
hem davalı hem de davacıdan rüşvet alan jüri üyesi |
ambidexter i.
|
|
120 |
Hukuk |
hem gayrimenkul hem de tazminat hakkındaki dava |
mixed action i.
|
|
121 |
Hukuk |
hem hapis cezası hem de tazminat istemiyle açılan dava |
mixed action i.
|
|
122 |
Hukuk |
hem kan bağı hem de evlat edinmeden doğan akrabalık |
mixed cognation i.
|
|
123 |
Hukuk |
(iskoç hukukunda) hem kasabadaki hem de kırsal bölgelerdeki kiracıların taşınma günü olan 15 mayıs günü |
whitsunday i.
|
|
124 |
Hukuk |
(iskoç hukukunda) hem kasabadaki hem de kırsal bölgelerdeki kiracıların taşınma günü olan 15 mayıs günü |
whit sunday i.
|
|
125 |
Hukuk |
hem davacı ve hem de davalı sıfatıyla mahkeme önüne çıkmak |
ester in judgment f.
|
|
126 |
Hukuk |
hem davacı ve hem de davalı sıfatıyla mahkeme önüne çıkmak |
enter an appearance f.
|
|
127 |
Hukuk |
hem devlet hem de özel şahıs veya ticari kuruluşların müşterek mülkiyetini içeren |
mixed s.
|
|
Politics |
|
128 |
Siyasal |
hem asil hem de kölelerden kurulu meclis |
comitia centuriata i.
|
|
129 |
Siyasal |
abd'nin kuzey amerika'nın tamamına yayılmasının hem bir hak hem de görev olduğunu öne süren bir 19. yüzyıl öğretisi |
manifest destiny i.
|
|
Industry |
|
130 |
Sanayi |
hem ürünlerin imalatını yapan hem de satış sonrası hizmetler veren (işletme) |
manu-service s.
|
|
Insurance |
|
131 |
Sigortacılık |
hem işverenlere hem de çalışanlara katkıda bulunan (sigorta veya emeklilik planı) |
contributory s.
|
|
Technical |
|
132 |
Teknik |
aynı endüviden hem doğru ve hem de alternatif akım sağlayan üreteç |
double current generator i.
|
|
133 |
Teknik |
hem gemi hem de yük için yapılan çift sigorta |
double insurance i.
|
|
134 |
Teknik |
hem difüzörleri ve hem de volüt hücresi olan santrfüj pompa |
volute turbine pump i.
|
|
135 |
Teknik |
hem başı hem de sapı tornalamada kullanılan delgi |
wimble i.
|
|
136 |
Teknik |
ortorombik kristalin hem dikey eksene hem de daha kısa yanal eksene paralel düzlemi |
brachypinacoid i.
|
|
137 |
Teknik |
gözlemcinin bulunduğu noktadan geçen gerçek kuzey-güney çizgisi ile hem bu noktadan hem de yeryüzündeki bir başka noktadan geçen büyük daire arasındaki açı |
direction i.
|
|
138 |
Teknik |
cismin hem öteleme hem de dönme hareketi yapması |
instantaneous axis of rotation i.
|
|
139 |
Teknik |
tek bir kompakt birim içerisinde hem güç kaynağı hem de elektronik flaş lambası içeren elektronik flaş sistemi |
flash unit i.
|
|
140 |
Teknik |
hem ışık ve hem de ısıyla ilgili |
photothermic s.
|
|
141 |
Teknik |
hem pil hem de güneş enerjisiyle çalışan |
two way power s.
|
|
142 |
Teknik |
eğitimde hem işitsel hem de görsel araçları kullanan |
visual–auditory s.
|
|
Computer |
|
143 |
Bilgisayar |
ana işlemcinin hem kayan nokta hem de tam sayı işlemlerini test eden karşılaştırmalı değerlendirme programı |
whetstone i.
|
|
Telecom |
|
144 |
Telekom |
hem verici hem de alıcı ekipmanı kullanarak iki yönde iletişime izin veren |
two-way s.
|
|
Radio |
|
145 |
Radyo |
bir tüpün hem osilatör hem de dedektör olarak kullanıldığı heterodin bir telsiz aleti |
autodyne i.
|
|
Textile |
|
146 |
Tekstil |
19. yy'da hem kadınlar hem de erkekler tarafından giyilen kısa pelerin |
talma i.
|
|
Automotive |
|
147 |
Otomotiv |
hem elektrik enerjisi ile hem de benzinle çalışan araba |
hybridcar i.
|
|
148 |
Otomotiv |
hem elektrik enerjisi ile hem de benzinle çalışan araba |
hybrid car i.
|
|
Transportation |
|
149 |
Ulaştırma |
hem karada hem de suda gidebilen hafif bir taşıma aracı |
weasel i.
|
|
150 |
Ulaştırma |
hem demiryolunu hem de karayolunu içeren konteynerli taşıma hizmeti |
freightliner [uk] i.
|
|
Traffic |
|
151 |
Trafik |
kişiye hem sesli hem de görsel olarak gideceği yeri tarif eden bir gps sistemi |
turn-by-turn navigation i.
|
|
Railway |
|
152 |
Demiryolu |
hem yolcu hem de yük vagonlarından oluşan (tren) |
mixed s.
|
|
Aeronautic |
|
153 |
Havacılık |
hem flap hem de kanatçık olarak görev yapan kumanda yüzeyi |
control surface acting as flaps and aileron i.
|
|
154 |
Havacılık |
hem karada hem de suda yürütülen operasyonlarda helikopter grubu/birlik komutanı için birincil doğrudan kontrol kuruluşu |
helicopter direction center i.
|
|
155 |
Havacılık |
hava taşıtında kanat üzerinde hem kanatçık hem de yanal dengeyi sağlama görevi gören kontrol yüzeyi |
flaperon i.
|
|
Marine |
|
156 |
Denizcilik |
hem yolcu hem de kara taşıtı taşıyan gemi |
car ferry i.
|
|
157 |
Denizcilik |
hem havada hem de karada gidebilen tekne |
hovercraft i.
|
|
Petrol |
|
158 |
Petrol |
hem ham petrol hem de gazyağının olası bileşeni olan, yapay olarak üretilebilen renksiz bir sıvı |
tridecane i.
|
|
Medical |
|
159 |
Medikal |
hem annenin hem de bebeğin hayatta kalma şansı |
chance of survival of both mother and baby i.
|
|
160 |
Medikal |
hem anaerobik (tip a) hem de aerobik (tip b) laktik asidoz |
both anaerobic (type a) and aerobic (type b) lactic acidosis i.
|
|
161 |
Medikal |
hem anne hem de bebeğin sağlığı ile ilgilenen bilim dalı |
perinatology i.
|
|
162 |
Medikal |
hem anne hem de bebeğin sağlığı ile ilgilenen bilim dalı |
maternal-fetal medicine i.
|
|
163 |
Medikal |
rahim ağzını (serviks) değerlendirmek ve hem enfeksiyonlar hem de kanser- kanser öncüsü durumlar açısından kontrol etmek için yapılan özel bir rahim ağzı tarama testi |
pap smear i.
|
|
164 |
Medikal |
hava geçiş boşluklarında hem hava hem de sıvı bulunan göğüsten duyulan bir ses |
metallic tinking i.
|
|
165 |
Medikal |
birkaç halka ve merkezden oluşan, aynı anda hem yakın hem de uzak mesafeye ayarlanabilen bir lens implantı |
multifocal iol i.
|
|
166 |
Medikal |
birkaç halka ve merkezden oluşan, aynı anda hem yakın hem de uzak mesafeye ayarlanabilen bir lens implantı |
multifocal lens implant i.
|
|
167 |
Medikal |
vücudun hem sağı hem de soluyla ilgili |
bilateral s.
|
|
168 |
Medikal |
hem karaciğer hem de mideyle ilgili |
hepatogastric s.
|
|
169 |
Medikal |
hem karaciğer hem de mideye ait |
hepatogastric s.
|
|
170 |
Medikal |
hem ince bağırsağa hem de körbağırsağa ait |
ileocecal s.
|
|
171 |
Medikal |
hem ince bağırsak hem de körbağırsakla ilgili |
ileocecal s.
|
|
172 |
Medikal |
hem ince bağırsağı hem de körbağırsağı içeren |
ileocecal s.
|
|
173 |
Medikal |
hem kolon hem de rektumla ilgili |
colorectal s.
|
|
174 |
Medikal |
hem kolon hem de rektumu kapsayan |
colorectal s.
|
|
175 |
Medikal |
hem lifli hem de yağlı yapılarla ilgili |
fibroadipose s.
|
|
176 |
Medikal |
hem lifli hem de yağlı yapılar içeren |
fibroadipose s.
|
|
Anatomy |
|
177 |
Anatomi |
hem duyusal hem de motor iğcikleri bulunduran sinir |
mixed nerve i.
|
|
178 |
Anatomi |
hem lifli hem de kas dokularıyla ilgili |
fibromuscular i.
|
|
179 |
Anatomi |
hem lif hem de kas dokusu içeren |
fibromuscular i.
|
|
180 |
Anatomi |
hem burun hem de ağızla bağlantılı |
nasobuccal s.
|
|
181 |
Anatomi |
hem türbinal hem de nazal kemiklerle bağlantılı veya yakınında |
nasoturbinal s.
|
|
182 |
Anatomi |
hem böbrek hem de karaciğerin girişi ile ilgili |
renal-portal s.
|
|
183 |
Anatomi |
hem nöron hem de bağırsak ile ilgili olan |
neurenteric s.
|
|
184 |
Anatomi |
hem sinirlere hem de duyu organlarına ait |
neurosensiferous s.
|
|
185 |
Anatomi |
hem sinirleri hem de duyu organlarını oluşturan |
neurosensiferous s.
|
|
186 |
Anatomi |
hem şakağa, hem de kulağa ait |
temporo-auricular s.
|
|
187 |
Anatomi |
hem şakak, hem de kulakla ilgili |
temporo-auricular s.
|
|
188 |
Anatomi |
hem şakağa, hem de yüze ait |
temporofacial s.
|
|
189 |
Anatomi |
hem şakak, hem de yüzle ilgili |
temporofacial s.
|
|
190 |
Anatomi |
hem şakağa, hem de yanağa ait |
temporomalar s.
|
|
191 |
Anatomi |
hem şakak, hem de yanakla ilgili |
temporomalar s.
|
|
192 |
Anatomi |
hem şakak, hem de alt çene ile ilgili |
temporomandibular s.
|
|
193 |
Anatomi |
hem şakak, hem de alt çeneden oluşan |
temporomandibular s.
|
|
194 |
Anatomi |
hem şakağa (veya şakak kemiğine), hem de üst çene kemiğine ait |
temporomaxillary s.
|
|
195 |
Anatomi |
hem şakak (veya şakak kemiği), hem de üst çene kemiği ile ilgili |
temporomaxillary s.
|
|
196 |
Anatomi |
hem kaval kemiği hem de ayak bileği ile ilgili |
tibiotarsal s.
|
|
197 |
Anatomi |
hem kaval kemiği hem de ayak bileğine ait |
tibiotarsal s.
|
|
198 |
Anatomi |
hem karın hem de sırta ait |
ventrodorsal s.
|
|
199 |
Anatomi |
hem karın hem de sırtı kapsayan |
ventrodorsal s.
|
|
200 |
Anatomi |
hem karın hem de kasık ile ilgili |
ventro-inguinal s.
|
|
201 |
Anatomi |
hem karın hem de kasık kanalı ile ilgili |
ventro-inguinal s.
|
|
202 |
Anatomi |
hem vertebral hem de baziler arterlere ait |
vertebrobasilar s.
|
|
203 |
Anatomi |
hem vertebral hem de baziler arterlerle ilgili |
vertebrobasilar s.
|
|
204 |
Anatomi |
hem vertebral hem de baziler arterleri etkileyen |
vertebrobasilar s.
|
|
205 |
Anatomi |
hem vulva hem de uterus ile ilgili |
vulvo-uterine s.
|
|
206 |
Anatomi |
hem yanak hem de dudakla ilgili |
buccolabial s.
|
|
207 |
Anatomi |
hem motor hem de duyusal iğcikleri bulunduran (sinir) |
mixed s.
|
|
208 |
Anatomi |
hem cilde hem de kana ait olan |
dermohaemal s.
|
|
209 |
Anatomi |
hem cilde hem de sinire ait olan |
dermoneural s.
|
|
210 |
Anatomi |
hem ağza hem de yüze ait |
orofacial s.
|
|
211 |
Anatomi |
hem ağzı hem de yüzü etkileyen |
orofacial s.
|
|
Psychology |
|
212 |
Psikoloji |
hem pozitif hem de negatif duyguları ifade edip bunlarla başa çıkmak için hareket ve dansın kullanıldığı bir psikolojik tedavi yöntemi |
movement therapy i.
|
|
213 |
Psikoloji |
hem pozitif hem de negatif duyguları ifade edip bunlarla başa çıkmak için hareket ve dansın kullanıldığı bir psikolojik tedavi yöntemi |
dance therapy i.
|
|
214 |
Psikoloji |
hem fiziksel hem de duygusal bakımı özenle verebilen |
nurturant s.
|
|
215 |
Psikoloji |
hem şizofreni hem de duygudurum bozukluğu semptomları sergileyen |
schizoaffective s.
|
|
216 |
Psikoloji |
hem şizofreni hem de duygudurum bozukluğu semptomları sergileyen |
schizo-affective s.
|
|
Physiology |
|
217 |
Fizyoloji |
hem sıcaklık hem de rüzgar hızına göre rüzgarın vücut üzerindeki serinletici etkisi |
wind-chill i.
|
|
218 |
Fizyoloji |
hem duyusal hem de motor |
sensorimotor s.
|
|
219 |
Fizyoloji |
hem hissetme hem de istenç ile ilişkili olan (sinir lifleri) |
sensori-volitional s.
|
|
Pathology |
|
220 |
Patoloji |
hem üç günde bir hem de günlük tekrar eden sıtma |
semitertian [obsolete] i.
|
|
221 |
Patoloji |
hem üç günde bir hem de günlük tekrar eden sıtma özellikleri gösteren |
semitertian s.
|
|
Pharmaceutics |
|
222 |
Eczacılık |
hem kusturucu hem de müshil işlevi olan |
emeto-cathartic s.
|
|
Parasitology |
|
223 |
Parazitbilim |
hem önünde hem de arkasında özel bir kamçısı olan bir tür halkalı kurt larvası |
amphitrocha i.
|
|
224 |
Parazitbilim |
hem virüslere hem de bakterilere benzerlik gösteren gram-negatif ve hareketsiz bir mikroorganizma |
mycoplasmataceae i.
|
|
225 |
Parazitbilim |
hem virüslere hem de bakterilere benzerlik gösteren gram-negatif ve hareketsiz bir mikroorganizma |
family mycoplasmataceae i.
|
|
Optics |
|
226 |
Optik |
hem saydam resim gösterici hem de episkop olarak çalışabilen bir aygıt |
epidiascope i.
|
|
Gastronomy |
|
227 |
Mutfak |
hem yemek hem de ekmek yapımında kullanılan buğday unu |
all purpose flour i.
|
|
Math |
|
228 |
Matematik |
hem pozitif hem de negatif değişimleri bulunan |
signed s.
|
|
Geometry |
|
229 |
Geometri |
hem saat yönünde hem de tersi yönünde aynı sayıda köşe veya kenara sahip olan (iki düzgün çokgen köşesi veya kenarı) belirtilen açının karşısında bulunan (dik üçgen kenarı) |
opposite s.
|
|
Physics |
|
230 |
Fizik |
hem fermiyon hem de bozonların özelliklerini taşıyan iki boyutlu uzay parçacığı |
anyon i.
|
|
231 |
Fizik |
molekülün hem elektronsal hem de titreşim enerji düzeyleri ile ilgili |
vibronic s.
|
|
232 |
Fizik |
molekülün hem elektronsal hem de titreşim enerji düzeylerini gösteren |
vibronic s.
|
|
Chemistry |
|
233 |
Kimya |
halkada hem kükürt hem de azot içeren üç temel heterosiklik bileşikten her biri |
thiazoline i.
|
|
234 |
Kimya |
hem çözücü olarak hem de bazı sentetik reçinelerin sertleştirilmesinde kullanılan çok zehirli ve yağlı bir sıvı |
dimethylaniline i.
|
|
235 |
Kimya |
hem alifatik hem de siklik özellikleri olan (organik bileşik) |
alicyclic s.
|
|
236 |
Kimya |
hem asit hem de baz özellikleri olan |
amphiprotic s.
|
|
237 |
Kimya |
hem asit hem de baz özellikleri olan |
amphoteric s.
|
|
Biology |
|
238 |
Biyoloji |
hem erkek hem de dişilerin partenojenetik üremesi |
deuterotoky i.
|
|
239 |
Biyoloji |
hem erkek hem de dişilerin döllenmeden üremesi |
deuterotoky i.
|
|
240 |
Biyoloji |
hem sinirleri hem de kasları etkileyen |
neuromuscular s.
|
|
241 |
Biyoloji |
hem sinir hem de kas dokusunun özelliklerine sahip olan |
neuromuscular s.
|
|
242 |
Biyoloji |
hem preoral hem de arka kısmında çizgili tüyleri olan (halkalı kurt larvası) |
telotrochal s.
|
|
243 |
Biyoloji |
hem susever hem de susevmez organları olan organizma |
amphipathic s.
|
|
244 |
Biyoloji |
hem hidrofil hem de hidrofob organizma |
amphipathic s.
|
|
245 |
Biyoloji |
hem erkek hem de dişi özellikleri gösteren |
gynandromorphous s.
|
|
246 |
Biyoloji |
hem kas hem de epitel doku özelliklerini taşıyan |
myoepithelial s.
|
|
Marine Biology |
|
247 |
Deniz Biyolojisi |
eklem bacaklı kabuklularda, hem toraks hem de karnın bölümlere ayrıldığı kalabalık bir bölüm |
tetradecapoda i.
|
|
248 |
Deniz Biyolojisi |
eklem bacaklı kabuklularda, hem toraks hem de karnın bölümlere ayrıldığı kalabalık bir bölüm |
arthrostraca i.
|
|
249 |
Deniz Biyolojisi |
hem karada hem de denizde yaşayan bir balık türü |
mudspringer i.
|
|
250 |
Deniz Biyolojisi |
hem karada hem de denizde yaşayan bir balık türü |
mudskipper i.
|
|
251 |
Deniz Biyolojisi |
hem karada hem de denizde yaşayan bir balık türü |
periophthalmus argentilineatus i.
|
|
252 |
Deniz Biyolojisi |
abd'ye özgü hem tatlı su hem de tuzlu suda bulunan çeşitli hamsi türlerinden biri |
whitebait i.
|
|
253 |
Deniz Biyolojisi |
hem çift yüzlü hem de radyal simetri gösteren (deniz şakayığı) |
biradial s.
|
|
Zoology |
|
254 |
Zooloji |
hem larva hem de erginken henequen bitkisinin tomurcuklarıyla beslenen bir buğday biti |
max (scyphophorus acupunctatus) i.
|
|
255 |
Zooloji |
hem yüzmeye hem de atlamaya yarayan vücut uzantıları olan |
amphipodous s.
|
|
256 |
Zooloji |
hem solungaçları hem de akciğerleri olan (amfibi) |
amphipneustic s.
|
|
257 |
Zooloji |
hem nehirde hem de karada yaşayabilen (hayvan) |
fluvioterrestrial s.
|
|
Botanic |
|
258 |
Botanik |
uzun boylu, dik, hem iki yıllık hem de çok yıllık olabilen, yapraklarla örtülü ve saplı bir bitki |
texas plume (gilia rubra) i.
|
|
259 |
Botanik |
uzun boylu, dik, hem iki yıllık hem de çok yıllık olabilen, yapraklarla örtülü ve saplı bir bitki |
standing cypress i.
|
|
260 |
Botanik |
ayrı bitkiler üzerinde hem erdişi hem de erkek çiçekleri olma |
androdioecism i.
|
|
261 |
Botanik |
aynı bitki üzerinde hem erdişi hem de erkek çiçekleri olma |
andromonoecism i.
|
|
262 |
Botanik |
aynı çiçekte hem dişi organ hem de erkeklik organı olan çiçekler |
united flowers i.
|
|
263 |
Botanik |
batı afrika'ya özgü baklagiller familyasına mensup bir ağacın yerliler tarafından hem zehir hem de tıbbi olarak kullanılan kabuğu |
mancona bark i.
|
|
264 |
Botanik |
batı afrika'ya özgü baklagiller familyasına mensup bir ağacın yerliler tarafından hem zehir hem de tıbbi olarak kullanılan kabuğu |
sassy bark i.
|
|
265 |
Botanik |
aynı gövde üzerinde hem erkek hem de dişi üreme organlarına sahip olma |
homothally i.
|
|
266 |
Botanik |
ayrı bitkiler üzerinde hem erdişi hem de erkek çiçekleri olan |
androdioecious s.
|
|
267 |
Botanik |
aynı bitki üzerinde hem erdişi hem de erkek çiçekleri olan |
andromonoecious s.
|
|
268 |
Botanik |
hem çeperden hem de merkezden büyüyen (birincil ksilem veya kök) |
mesarch s.
|
|
269 |
Botanik |
aynı çiçekte hem erkek hem de dişi organları olan |
hermaphrodite s.
|
|
270 |
Botanik |
aynı çiçekte hem erkek hem de dişi organları olan bitkilerle ilgili |
hermaphroditic s.
|
|
271 |
Botanik |
aynı bitkide hem erkek hem de dişi üreme organlarına sahip (bitki, yosun) |
homoecious s.
|
|
272 |
Botanik |
aynı gövde üzerinde hem erkek hem de dişi üreme organlarına sahip (alg, mantar) |
homothallic s.
|
|
Agriculture |
|
273 |
Tarım |
aynı arazi üzerinde hem güneş enerjisinden elektrik üretimi hem de tarım yapılmasına olanak veren bir uygulama |
agrivoltaic i.
|
|
Tobacco |
|
274 |
Tütün |
filtrenin dışındaki hem filtre birimini sararak bir arada tutan hem de sigarayla bağlantısını sağlayan kağıt kısım |
tipping paper i.
|
|
Social Sciences |
|
275 |
Sosyal Bilimler |
30-40'lı yaşlarda olup hem yaşlanan ebeveynlerinin hem de çocuklarının bakımıyla aynı anda ilgilenen jenerasyon |
sandwich generation i.
|
|
276 |
Sosyal Bilimler |
resmi olarak bir derebeyinin hem hizmetine hem de himayesine girmiş kimse |
liegeman i.
|
|
277 |
Sosyal Bilimler |
hem yunan hem de yunan olmayan soylardan gelen bir halka ait |
mixobarbaric s.
|
|
278 |
Sosyal Bilimler |
hem yunan hem de yunan olmayan soylardan gelen bir halkla ilgili |
mixobarbaric s.
|
|
279 |
Sosyal Bilimler |
hem anne hem de baba tarafından ilişkileri kapsayan |
multilineal s.
|
|
Education |
|
280 |
Eğitim |
öğrencilerin hem okuduğu hem de ücret karşılığı çalıştığı bir eğitim programı |
work-study program i.
|
|
Literature |
|
281 |
Edebiyat |
hem vurgulu hem de vurgusuz olabilen hece |
common i.
|
|
282 |
Edebiyat |
“gunga din" şiirinde de anlatılan, beyaz olmayanlara karşı hem üstünlük hem de şefkat duyma durumu |
kiplingism i.
|
|
283 |
Edebiyat |
hem düz yazı hem de şiir içeren |
prosimetrical s.
|
|
Linguistics |
|
284 |
Dilbilim |
kelimenin hem başına hem de sonuna getirilen |
ambifix i.
|
|
285 |
Dilbilim |
mantıksal önermede hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen terim |
categorem i.
|
|
286 |
Dilbilim |
mantıksal önermede hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen terim |
categoreme i.
|
|
287 |
Dilbilim |
hem zamana hem mekana ait durum ve olaylara hem de bunların fiziksel özelliklerine atıfta bulunan dil |
thing-language i.
|
|
288 |
Dilbilim |
hem ingiltere hem abd'de ortak olarak kullanılan ingilizce bir kelime, deyim veya ifade |
transatlanticism i.
|
|
289 |
Dilbilim |
hem geçişli hem de geçişsiz olarak kullanılan fiil |
ambitransitive verb i.
|
|
290 |
Dilbilim |
kelimenin hem başta hem de sonda kullanıldığı söz sanatı |
epanadiplosis i.
|
|
291 |
Dilbilim |
cümlenin öznesinin hem eylemi gerçekleştirdiği hem de eylemden etkilendiği ifade eden fiil formu veya çatı |
middle i.
|
|
292 |
Dilbilim |
hem biçimbilimsel hem de sözdizimsel özelliklere sahip dilbilgisi kategorilerinin veya dil birimlerinin incelenmesi |
morphosyntax i.
|
|
293 |
Dilbilim |
özellikleri hem biçimbilimsel hem de sözdizimsel ölçütlere göre tanımlanabilen dil birimlerini belirleyen kurallar dizisi |
morphosyntax i.
|
|
294 |
Dilbilim |
hem dolaysız hem de dolaylı nesne alan bir geçişli fiil |
doubly transitive verb i.
|
|
295 |
Dilbilim |
hem dolaysız hem de dolaylı nesne alan bir geçişli fiil |
doubly transitive verb form i.
|
|
296 |
Dilbilim |
hem ağız hem de burundan çıkarılan ses |
orinasal i.
|
|
297 |
Dilbilim |
hem ağız hem de burun boşlukları açıkken çıkarılan ses |
orinasal phone i.
|
|
298 |
Dilbilim |
hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen bir ifade türü |
substantive i.
|
|
299 |
Dilbilim |
hem geçişli hem de geçişsiz olarak kullanılmak |
be used both as intransitive or as transitive f.
|
|
300 |
Dilbilim |
mantıksal önermede hem özne hem de yüklem olarak tek başına kullanılabilen |
categorematic s.
|
|
301 |
Dilbilim |
cümlenin öznesinin hem eylemi gerçekleştirdiğini hem de eylemden etkilendiğini ifade eden (fiil formu veya çatı) |
middle s.
|
|
302 |
Dilbilim |
hem konuşmacı hem de diğerleriyle ilgili |
inclusive s.
|
|
303 |
Dilbilim |
hem isim hem de gizli tümce içeren (tamlama) |
complex s.
|
|
304 |
Dilbilim |
hem ağız hem de burundan çıkarılan (ses) |
orinasal s.
|
|
Archaeology |
|
305 |
Arkeoloji |
hem ata hem de gelişmiş canlı formunun özelliklerini taşıyan fosil |
transitional fossil i.
|
|
Religious |
|
306 |
Dini |
rahip sınıfından olan/olmayan herkesin hem kadeh hem de ekmeği alarak ayin yapmaları gerektiğini savunan hussites üyesi |
calixtine i.
|
|
307 |
Dini |
isa mesih'in hem tanrı hem de insan olduğu inancı |
the incarnation i.
|
|
308 |
Dini |
(musevilikte) hem haftarah okumasını yapan, hem de haftalık tevrat okumasının son kısmı kendisine okunan kimse |
maftir i.
|
|
309 |
Dini |
algonkin inancında dünyaya yayılan ve hem ruhlarda hem de insanlarda farklı derecelerde bulunan doğaüstü bir güç |
manito i.
|
|
310 |
Dini |
algonkin inancında dünyaya yayılan ve hem ruhlarda hem de insanlarda farklı derecelerde bulunan doğaüstü güç |
manitu i.
|
|
311 |
Dini |
algonkin inancında dünyaya yayılan ve hem ruhlarda hem de insanlarda farklı derecelerde bulunan doğaüstü güç |
manitou i.
|
|
312 |
Dini |
isa'nın hem ulvi hem de insani özelliklerini barındıran tek ve ayrılmaz bir doğası olduğu öğretisini benimseyen kimse |
monophysite i.
|
|
313 |
Dini |
isa'nın hem ilahi hem de insani doğaya sahip olmasına karşın tek bir ilahi iradeyi teşkil ettiğini savunan bir öğreti |
monotheletism i.
|
|
314 |
Dini |
isa'nın hem ilahi hem de insani doğaya sahip olmasına karşın tek bir ilahi iradeyi teşkil ettiğini savunan bir öğreti |
monothelitism i.
|
|
315 |
Dini |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu ve bu iki niteliğin birbirine karışmadığını öne süren kalkedon doktrinine inanan kimse |
dyophysite i.
|
|
316 |
Dini |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyen kimse |
dyothelete i.
|
|
317 |
Dini |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyen kimse |
dyothelite i.
|
|
318 |
Dini |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisi |
dyotheletism i.
|
|
319 |
Dini |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisi |
dyothelism i.
|
|
320 |
Dini |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğunu öne süren bir teolojik doktrin |
dyothelitism i.
|
|
321 |
Dini |
(hristiyanlıkta) hem ilahi, hem de fani olma hali ile ilgili olan |
theandric s.
|
|
322 |
Dini |
doğası ve mizacı gereği hem ilahi hem de insani (fani) olan |
theanthropic s.
|
|
323 |
Dini |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisine inanan |
dyothelete s.
|
|
324 |
Dini |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisine inanan |
dyothelite s.
|
|
325 |
Dini |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyenlerle ilgili |
dyotheletic s.
|
|
326 |
Dini |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyenlerle ilgili |
dyotheletical s.
|
|
327 |
Dini |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyenlerle ilgili |
dyothelitic s.
|
|
328 |
Dini |
isa'nın hem tanrı hem de insan olduğu öğretisini benimseyenlerle ilgili |
dyothelitical s.
|
|
Philosophy |
|
329 |
Felsefe |
gerçekliği hem teolojik hem de felsefi bir yönü olduğuna dair bir teori |
twofold truth i.
|
|
Environment |
|
330 |
Çevre |
hem kara hem de su bulundurup karasal iletişim hatlarının kısıtlı olduğu iç bölge |
riverine area i.
|
|
Geography |
|
331 |
Coğrafya |
hem ingiltere, hem de iskoçya tarafından hak iddia edilen, esk ve sark arasındaki arazi |
the debatable land i.
|
|
332 |
Coğrafya |
hem suya gömülme hem de çölleşme dönemlerine maruz kalan, nemli ve karasal ortamlara dair |
limnoterrestrial s.
|
|
333 |
Coğrafya |
hem suya gömülme hem de çölleşme dönemlerine maruz kalan, nemli ve karasal ortamlarda yaşayan |
limnoterrestrial s.
|
|
Meteorology |
|
334 |
Meteoroloji |
hem suda hem de karada yaşayan canlı |
semiaquatic i.
|
|
335 |
Meteoroloji |
hem kuzey hem de güney yarımkürede yaklaşık 30° ila 50° enlemleri arasında esen batı rüzgarı |
anti-trade i.
|
|
Geology |
|
336 |
Jeoloji |
hareketin hem doğrultu hem de eğim boyunca ilerlediği fay |
oblique-slip fault i.
|
|
337 |
Jeoloji |
hem cam hem de kristal bileşenleri olan (volkanik kayalar) |
hypocrystalline s.
|
|
Military |
|
338 |
Askeri |
(ingiltere'de) hem yurt içinde hem de dışındaki tüm karargahlarda hizmet vermeye uygun alay |
marching regiment i.
|
|
339 |
Askeri |
birbirinden bağımsız iki ateşleme sisteminden oluşup hem elektrikle hem de elektriksiz çalışabilen düzenek |
dual-firing circuit i.
|
|
Sport |
|
340 |
Spor |
hem ön hem de arka uçları hafifçe yukarı doğru eğimli olan kar kayağı |
twin-tip skis i.
|
|
341 |
Spor |
hem ön hem de arka uçları hafifçe yukarı doğru eğimli olan kar kayağı |
twin tips i.
|
|
342 |
Spor |
yüzücünün hem yanal hem de dikey biçimde dönerek suya atladığı atlama stili |
twist dive i.
|
|
343 |
Spor |
hem demir hem de ahşap özelliği taşıyan golf sopası |
hybrid i.
|
|
344 |
Spor |
hem profesyonellerin hem de amatörlerin katılabileceği yarışma |
open i.
|
|
345 |
Spor |
(buz hokeyi) hem oyun hem de skor performansı yüksek forvet |
power forward i.
|
|
346 |
Spor |
hem hücum hem de savunma oynayabilen |
two-way s.
|
|
Basketball |
|
347 |
Basketbol |
aynı sene içinde hem ülkesinin liginde şampiyon olan hem ulusal basketbol kupasını kazanan hem de avrupa'da euroleague'i kazanıp üçleme yapan basketbol takımı |
triple crown i.
|
|
348 |
Basketbol |
hem spor hem de gösteri amacıyla oluşturulmuş takım |
all stars i.
|
|
Card |
|
349 |
İskambil |
(poker) hem iyi hem de kötü ellerin kazanabileceği oyun |
high-low i.
|
|
Music |
|
350 |
Müzik |
üç konunun hem ayrı ayrı hem de aynı anda zamanda işlendiği müzikal |
triple fugue i.
|
|
351 |
Müzik |
aynı anda hem mikrofona verilen sesleri hem de önceden kaydedilmiş müziği çalan bir makine |
karaoke machine i.
|
|
352 |
Müzik |
aynı performansta bir araya gelen hem erkek hem de kadın sesleri |
mixed voices i.
|
|
Cinema |
|
353 |
Sinema |
hem görüntü hem de ses kaydı içeren (sinema filmi) |
married [uk] s.
|
|
Printery |
|
354 |
Matbaa |
hem dizgici hem de matbaacı olarak çalışan kimse |
twicer [brit] i.
|
|
Latin |
|
355 |
Latince |
davanın her iki tarafının hem davacı hem de davalı olduğu dava |
actiones duplices i.
|
|
Archaic |
|
356 |
Eski Kullanım |
hem de |
therewithal zf.
|
|
Engineering |
|
357 |
Engineering |
hem görüntüyü hem de sesi oynatan kompakt optik disk |
compact video disc (cdv) i.
|
|
358 |
Engineering |
aynı anda hem radyo hem de ses frekans amplifikatörü olarak çalışan bir amplifikatör tüpüne sahip (aygıt) |
reflex s.
|
|
Reptiles |
|
359 |
Sürüngenler |
kahverengi hem de grimsi desenleri olan zehirli tropikal amerikan engereği |
rat-tailed serpent (bothrops asper) i.
|
|
360 |
Sürüngenler |
abd'nin güneybatısına özgü, hem toprakta hem de ağaçta yaşayan bir yılan |
sonoran whipsnake (masticophis bilineatus) i.
|
|
Entomology |
|
361 |
Böcek Bilimi |
hem erkek hem de işçi özellikleri gösteren karınca |
ergatandromorph i.
|
|
362 |
Böcek Bilimi |
hem baştaki hem de sondaki solunum deliği işlevsel olan (larva) |
amphipneustic s.
|
|
Slang |
|
363 |
Argo |
aynı anda hem anal hem de vajinal yoldan cinsel ilişki |
double penetration i.
|
|
364 |
Argo |
hem sarkık hem de erekte haldeyken penisi tam boy görünen erkek |
shower i.
|
|
365 |
Argo |
aynı anda hem korkma hem de cinsel olarak uyarılma |
scarouse i.
|
|
366 |
Argo |
hem hemcinslerine hem de karşı cinse karşı çekim duymak/ilgisi olmak |
play for both teams f.
|
|
367 |
Argo |
hem erkeklere hem de kadınlara ilgi duymak |
play for both teams f.
|
|
368 |
Argo |
aynı anda hem korkmuş hem de cinsel olarak uyarılmış |
scaroused s.
|
|
369 |
Argo |
hem de |
bloody well expr.
|
|
Modern Slang |
|
370 |
Modern Argo |
kendini hem kadın hem de erkek olarak tanımlama |
ambigender i.
|
|
371 |
Modern Argo |
hem kadınları hem de erkekleri çekici bulma |
ambiphilia i.
|
|
372 |
Modern Argo |
hem tek eşli hem de hem de çok eşli ilişkilere açık olan |
ambiamorous i.
|
|
373 |
Modern Argo |
bir dansın hem lider hem de onu takip eden dansçı figürlerini öğrenip dans rollerindeki cinsiyet ayrımını kıran |
ambidancetrous s.
|
|
374 |
Modern Argo |
hem sağ hem de sol eliyle yazabilen |
ambidexterous s.
|
|
375 |
Modern Argo |
kendini hem kadın hem de erkek olarak tanımlayan |
ambigenderous s.
|
|
376 |
Modern Argo |
hem de nasıl |
absofuckinglutely ünl.
|
|
377 |
Modern Argo |
hem de nasıl |
absofuckinlutely ünl.
|
|
378 |
Modern Argo |
hem de nasıl |
all about it expr.
|
|
Anthropology |
|
379 |
Anthropology |
(polinezya'da) aynı anda hem kutsal hem de yasak olan |
taboo s.
|
|
380 |
Anthropology |
(polinezya'da) aynı anda hem kutsal hem de yasak olan |
tabu s.
|
|